1. Giriş
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, anonim şirketlerde yönetim kurulu (md.359-396), kanuni ve zorunlu organ olarak kabul edilmiştir. Yönetim kurulu, şirketi yöneten ve temsil eden organdır. Yönetim kurulu üyelerine kanun ve ana sözleşmeyle birtakım görevler ve yetkiler verilmiştir. TTK’nın 374 – 389. maddeleri kapsamında yönetim kurulu aşağıda gösterilen görev ve yetkileri belirtilmiştir.
Sorumluluk, zarar gören kişilerin uğramış oldukları zararları başka kişilerden tazmin etmeyi sağlayan ve kanuna veya taraflar arasındaki akdi ilişkiye dayanan kurallardır. Yönetim kurulu üyelerine verilen görevlerin hiç ya da gereği gibi yapılmaması halinde sorumlulukları söz konusu olur. Yönetim kurulunun sorumluluğu, TTK., BK., ana sözleşme ve diğer kanunların hükümlerinin ihlali halinde ortaya çıkar. Yönetim kurulunun bir heyet halinde veya üyelerin münferiden genel kurul kararı aleyhine kötü niyetle iptal davası açması, ana sermayenin usulsüz olarak arttırılması ya da azaltılması, şirketin iflâs etmesi, müzakerelere katılma yasağının ihlâl edilmesi, şirketle işlem yapma yasağının ihlâl edilmesi, rekabet yasağının ihlâl edilmesi, belgelerin ve beyanların kanuna aykırı olması, sermaye hakkında yanlış beyanda bulunulması ve ödeme yetersizliğinin bilinmesi, değer biçilmesinde yolsuzluk yapılması, halktan usulsüz olarak para toplanması yönetim kurulu üyelerinin hukuken sorumlu olmalarına sebep olacak hallerdir . İşbu çalışmamız kapsamında, şirketin iflâs etmesi halinde yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğu değerlendirilecektir.
İflâs, borçlunun hacze kabil olan bütün malvarlığı üzerinden gerçekleştirilen bir tasfiye usulüdür. İflâs yolu ile takip, ancak Ticaret Kanunu gereğince tacir sayılan veya tacirler hakkındaki hükümlere tabi bulunanlar ile özel kanunlarına göre tacir olmadıkları hâlde iflâsa tabi bulundukları bildirilen gerçek ve tüzel kişiler hakkında yapılabilir.
Türk Hukukunda kural olarak yalnız tacirlerin iflasına karar verilebilir. Kimlerin tacir sayılabileceği dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 12., 14., 16. ve 17. maddelerinde sayılmıştır. İflas davasına bakan ticaret mahkemesi, borçlunun iflasa tabi kişilerden olup olmadığını kendiliğinden araştırmak zorundadır .
TTK m.124 gereğince ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibaret olup bu şirketlerden anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketleridir.
Anonim şirket iflas ettiği takdirde, sorumluluk sisteminde önemli değişiklikler olmaktadır. İflâs, anonim şirketi sona erdiren hallerden birisidir . İflas eden kişi, sermaye şirketi olan anonim şirket olduğundan dolayı iflasın bütün hüküm ve sonuçları şirketi etkilemektedir. İflasla beraber anonim şirket, tasfiye aşamasına geçmekte ve tasfiye süreci iflas hukuku kurallarına göre iflas idaresi tarafından yürütülmektedir.
İflas hukuku çerçevesinde gerçekleştirilen tasfiyenin amacı alacaklıların menfaatini korumaktır. İflas sürecinde, şirket alacaklılarını tatmin etmek için şirketin tüm hak ve alacaklarının iflas masasına getirilmesi hedeflenir. Pay sahipleri, iflas masasına dahil değildir. Pay sahiplerinin artık tek beklentisi iflas sonrası şirketin malvarlığı kalırsa, tasfiye payları oranında bundan faydalanmaktır
2. Anonim Şirketin Zarara Uğraması Halinde Sorumluluk
Sorumluluk, zarar gören kişilerin uğramış oldukları zararları başka kişilerden tazmin etmeyi sağlayan ve kanuna veya taraflar arasındaki akdi ilişkiye dayanan kurallardır. Yönetim kurulu üyelerinin kanuna, şirket ana sözleşmesine veya taraflar arasındaki özel sözleşmeye aykırı davranmaları halinde şirketin, pay sahiplerinin veya şirket alacaklıların zarara uğramaları halinde yönetim kurulu üyelerine karşı açtıkları tazminat davasına “sorumluluk davası” denilmektedir. Bu davanın açılmasındaki yegâne amaç, zararların yönetim kurulu üyelerinden tazmin edilmesine ilişkin karar verilmesi ve verilecek karar gereğince yönetim kurulu üyelerinden tahsil edilmesidir.
TTK’nın 553. maddesinin birinci fıkrasında kusurlu sorumluluk hali anlatılmakta olup buna göre; Kurucular, yönetim kurulu üyeleri , yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. Maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında ise kusursuzluk hali anlatılmakta olup buna göre; “Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hali hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar. Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz.”. Kusur sorumluluğunun meydana gelebilmesi için, Borçlar Kanunu kapsamında hukuka aykırı bir eylem ve bu eyleme bağlı olarak kusur, zarar ve uygun illiyet bağının olay kapsamında meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Zarara uğrayan Anonim Şirketin iflâs etmesi hali ise 556. Maddede düzenlenmiştir. Buna göre;
- Zarara uğrayan şirketin iflası halinde, tazminatın şirkete ödenmesini isteme hakkını şirket alacaklıları da haizdir. Ancak, pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının istemleri önce iflas idaresince ileri sürülür.
- İflas idaresi birinci fıkrada öngörülen davayı açmadığı takdirde, her pay sahibi veya şirket alacaklısı mezkûr davayı ikame edebilir. Elde edilen hasıla, İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre, önce dava açan alacaklıların alacaklarının ödenmesine tahsis olunur; bakiye, sermaye payları oranında davacı pay sahiplerine ödenir; artan iflas masasına verilir.
- Şirketin istemlerinin devrine ilişkin İcra ve İflas Kanunu’nun 245 inci maddesi hükmü saklıdır.”
TTK m.555’deki düzenlemede şirketin zararının tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilmektedir. TTK m.556’daki özel düzenlemede ise şirket alacaklıları da şirketin zararının tazminini isteyebilmektedirler . Davayı alacaklılar veya pay sahipleri açsa dahi kendi zararlarını değil, “şirketin uğradığı zararların” tazminini isteyebilmektedirler.
İflâs idaresi, iflâs masasının yasal temsilcisi olup masanın menfaatlerini gözetlemek ve tasfiyeyi yapmakla sorumludur. İflas eden şirkette, şirket adına dava açma ehliyeti iflâs idaresine ait olmaktadır. TTK m.556 kapsamında dava açma önceliği iflâs idaresinde bulunmakta olup; iflâs idaresi tarafından dava açılmadığı takdirde, pay sahipleri ve şirket alacaklıları tarafından şirket zararının tazmini için dava açılabilir . Sorumluluk davasının açılması, ikinci alacaklılar toplantısında değerlendirilebilir ve kabul edilirse iflas idaresi tarafından dava açılabilir . İflas İdaresi dava açmaz ise, pay sahipleri ve alacaklılar birbirlerinden bağımsız olarak sorumluluk davası açabilirler.
Anonim ortaklık tarafından şirket zararının giderilmesi için yönetim kurulu üyelerine karşı açılan sorumluluk davası devam ederken ortaklığın iflâsına karar verilirse, İİK m. 194’e göre sorumluluk davası ikinci alacaklılar toplantısına kadar durur. İkinci alacaklılar toplantısından sonra iflâs idaresi alınan karar doğrultusunda davaya devam edebilir. Eğer iflâs idaresi davaya devam etmezse, sorumluluk davası açılmaması yönünde oy kullanmayan şirket alacaklıları davaya devam edebilir. Alacaklılar davaya devam etmek isterse, TTK m. 556/2 uyarınca maddi hukuktan kaynaklı olarak veya İİK m. 245’e göre dava takip yetkisiyle davaya devam edebilirler. Anonim ortaklığın iflâsına karar verildikten sonra, kanun yolu aşamasında iflâs kararı kaldırılırsa, şirket alacaklılarının sorumluluk davası açma hakkı sona erer. Buna göre, şirket alacaklılarının kendileri adına sahip oldukları davayı yürütme yetkileri sona ereceği için dava takip yetkisi noksanlığından dava usulden reddedilmelidir.
Alacaklıların dolaylı zarar nedeni ile dava açma hakları, anonim şirketin iflâs etmesi ve iflâs idaresinin dava açmaktan kaçınması durumunda söz konusu olmaktadır. Anonim şirket iflâs etmediğinde, alacaklılar zaten alacaklarını anonim şirketten tahsil edebildiklerinden dolaylı bir zarar söz konusu olmamaktadır. Alacaklıların dolaylı zararları nedeniyle açtıkları dava sonucunda elde edilen miktardan ilk olarak alacaklılar kendi alacağını tahsil ederler sonrasında kalan miktar iflâs masasına bırakılır.
TTK m.555 kapsamında tazminat ancak şirkete ödenebilmektedir. TTK m.556 kapsamında iflâs idaresi tarafından dava açılması halinde elde edilecek olan tazminat, iflâs masası malına dâhil edilir. TTK m.556/2 kapsamında dava açılması halinde , önce dava açan alacaklıya ödeme yapılmaktadır, bakiye kalması halinde sermaye payı oranında dava açan pay sahiplerine ödeme yapılmaktadır, en son arta kalan bedel olur ise iflas masasına ödenmektedir.
Sorumluluk davasını açabilmek için dava tarihi itibari ile alacaklıların alacaklı sıfatlarının bulunmaları, pay sahiplerinin de pay sahipliği sıfatlarının bulunması gerekmekte olup bu sıfatlarının davanın devamı süresince de devam etmesi gerekmektedir . Yargılama devam ederken sıfatın sona ermesi halinde, dava açma hakkı sona ermiş olacağından dava düşecektir.
Yönetim kurulunun ibra edilmiş olması, sadece şirketi ve belli şartlarda pay sahiplerini bağlar . İbranın alacaklılara bir etkisi bulunmamaktadır . İbra, hukuki niteliği itibariyle menfi bir borç ikrarı olduğundan dolayı ibra kararından sonra ibra kapsamındaki işlemlerden dolayı şirket tarafından yönetim kurulu üyelerine karşı sorumluluk davası açılamaz. İbra edilen işlemler hakkında sonradan maddi bir hataya dayanılmadan ibradan dönülerek ibraya konu işlemler hakkında dava açılması mümkün değildir. Ancak, ibranın borçtan kurtarıcı sonucu doğurabilmesi ibraya konu işlemlerin açıkça ortaya konulması, bilinmesi ve tartışılmasına bağlıdır.
TTK m.558/2’de anonim şirket yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak sorumluluk davasında hak düşürücü süre düzenlenmiştir. Şirket genel kurulunun, ibraya ilişkin kararı, ibranın kapsadığı maddi olaya ilişkin olarak, şirketin, ibraya olumlu oy veren ve ibra kararını bilerek payı devir alan pay sahiplerinin dava açma hakkını sona erdirir. Diğer pay sahiplerinin dava hakkı ise, ibra tarihinden itibaren altı aydır.
TTK 560. Maddesinde, sorumluluk davasında zamanaşımına ilişkin olarak özel bir düzenleme getirmiştir. Sorumlu olanlara karşı tazminat isteme hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki yıl , zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren ise beş yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır. Zararın, Türk Ceza Kanunu’na göre suç sayılan fiillerden meydana gelmesi halinde, daha uzun olan ceza zamanaşımı süresi uygulanacaktır . Zamanaşımı süresi dolduktan sonra dava açılması halinde, davalı tarafından zamanaşımı def’i ileri sürülebilecektir. Birden fazla zarar verici eylemin bulunduğu durumlarda son zarar verici eylemden itibaren süre işlemeye başlar.
Dava açmadan önce arabulucuya başvurulması zorunlu olup, davacı, arabuluculuk son tutanağının aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir suretini dava dilekçesine eklemek zorundadır (HUAK m.18/A/1).
TTK 561. Maddesinde, sorumlular aleyhine şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde davanın açılabileceği belirtilmiştir. Bu madde kapsamında alternatif yetki belirtilmiş olup, genel yetki kuralları gereğince davalıların yerleşim yeri mahkemesinde de dava açılabilir veya yetki sözleşmesi yapılmış ise yetki sözleşmesi gereğince de yetkili mahkemede dava açılabilir. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin davalar, mutlak ticari davalar olduğundan dolayı asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerekmekte olup, maddede “asliye ticaret mahkemesi” belirtilmemiş olsaydı bile davanın asliye ticaret mahkemesinde açılması gerekmektedir.
TTK 1521. Maddesinde, ticaret şirketlerinde, ortakların veya pay sahiplerinin şirketle veya birbirleriyle şirket ortaklığından veya pay sahipliğinden kaynaklanan davalarda veya şirketin yönetim kurulu üyeleri, yöneticileri, müdürleri, tasfiye memurları ya da denetçilerine karşı açılacak davalarda basit yargılama usulünün uygulanacağı belirtilmiştir.
Davacılar tarafından, kusurlu olup olmadığına bakmaksızın yönetim kurulu üyelerine karşı sorumluluk davası açabilirler. Mahkeme davacıların sorumluların hepsine ya da bazılarına karşı dava açıp açmaması ile ilgilenmeksizin re’sen zararın tamamını tespit eder. Zararın tamamı tespit edildikten sonra toplam zarar miktarı esas alınarak, her bir yönetim kurulu üyesinin ödemesi gereken tazminat miktarı belirlenir. Tazminat miktarının belirlenmesinde, sorumluluğu olan yönetim kurulu üyelerinin tespiti gerekir. Sorumluluğu olan yönetim kurulu üyelerinin kusur dereceleri ve kusuru etkileyen bütün koşullar değerlendirilerek sorumlu olacakları tazminat miktarı belirlenir.
3. Yönetim Kurulu Üyelerinin Aldıkları Paraların İadesi Sorumluluğu
Şirketin iflâs etmesi halinde yönetim kurulu üyelerinin almış oldukları paraların iadesi hususu, 513. Maddede düzenlenmiştir.
- Şirketin iflası halinde, yönetim kurulu üyeleri şirket alacaklılarına karşı, iflasın açılmasından önceki son üç yıl içinde kazanç payı veya başka bir ad altında hizmetlerine karşılık olarak aldıkları ve fakat uygun ücreti aşan ve bilanço uygun bir ücret miktarına göre tedbirli bir tarzda düzenlenmiş olsaydı ödenmemesi gereken paraları geri vermekle yükümlüdürler.
- Sebepsiz zenginleşmeye ilişkin hükümler gereğince alınması mümkün olmayan paraların geri verilmesi yükümlülüğü yoktur.
- Mahkeme, halin bütün gereklerini göz önünde bulundurarak takdir hakkını kullanır.
Kazanç payı , TTK’nın 511. maddesinde düzenlenmiş olmakla net kârdan verilen ödemeleri belirtmektedir. Kanun koyucu TTK m.513’de “kazanç payının iadesi” ile “yönetim kurulu üyeleri tarafından alınan diğer paraları” ayrı ayrı değerlendirmiş; yönetim kurulu üyeleri tarafından alınan diğer paraların iadesinde, uygun ücreti aşan ve bilanço uygun bir ücret miktarına göre tedbirli bir tarzda düzenlenmiş olsaydı ödenmemesi gereken paraların geri verilmesini arzu ederken, yönetim kurulu üyelerinin kazanç paylarını geri vermesinde bu şarta işaret etmemiştir.
Maddede, kazanç payı dışındaki paralardan bahsederken; “kazanç payı veya başka bir ad altında” ibaresi kullanılmıştır. Burada alınan paranın isminin bir öneminin olmadığını belirtmek istemektedir. Bu kapsamdaki tek kriter, paranın alınmış olmasıdır. Ayhan’a göre; TTKm.513 anlamında ücretin, her ne nam altında alınırsa alınsın, şirketten sağlanan ve para ile ölçülebilen menfaatleri ifade etmektedir.
Maddede, kazanç payı ile diğer paraların iadesinden bahsederken madde devamında yönetim kurulu üyelerinin; başka bir ad altında hizmetlerine karşılık olarak aldıkları ve fakat uygun ücreti aşan ve bilanço uygun bir ücret miktarına göre tedbirli bir tarzda düzenlenmiş olsaydı ödenmemesi gereken paraların madde kapsamında kalacağını belirterek 3 şart getirmiştir.
Madde kapsamında 3 yıllık bir zamanaşımı bulunmaktadır. Bu süre, ticaret mahkemesi tarafından verilen iflâs kararından önceki 3 yılı kapsamaktadır. Maddede “aldıkları” ibaresi bulunduğundan dolayı, yönetim kurulu üyeleri tarafından paranın fiilen alınma tarihi göz önüne alınacaktır.
Madde içeriğinde iade için paranın haksız alınması veya kötüniyetle alınması şartı bulunmamaktadır. Oysa m.512 kapsamında alınan paraların iade edilmesi için paranın haksız ve kötüniyetle alınmış olması şartı açıkça belirtilmektedir. Ancak, m.513’ün şart koşmuş olduğu sebepsiz zenginleşme hükümleri kapsamında yönetim kurulu üyelerinin iyiniyetli olup olmaması durumunu farklı sonuçlara bağlamıştır.
Madde kapsamında, “şirket alacaklılarına karşı” ibaresi bulunduğundan dolayı kazanç payını ve diğer paraları talep edebilecek olan kişiler yalnızca şirket alacaklılarıdır.
Maddede paranın iadesi için sebepsiz zenginleşme hükümlerine atıf yapılmıştır. Sebepsiz zenginleşme, Borçlar Kanunu’nda 77-82 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Sebepsiz zenginleşen, zenginleşmenin geri istenmesi sırasında elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği kısmın dışında kalanı geri vermekle yükümlüdür. TTK m.513/2 gereğince; Sebepsiz zenginleşmeye ilişkin hükümler gereğince alınması mümkün olmayan paraların geri verilmesi yükümlülüğü bulunmamaktadır. Zenginleşen, zenginleşmeyi iyiniyetli olmaksızın elden çıkarmışsa veya elden çıkarırken ileride geri vermek zorunda kalabileceğini hesaba katması gerekiyorsa, zenginleşmenin tamamını geri vermekle yükümlüdür.
TTK m.513 düzenlemesinde, yönetim kurulu üyelerinin iade borcu mutlaktır; şirketin iflâsı halinde, yönetim kurulu üyeleri şirket alacaklılarına karşı madde kapsamında kalan bütün paraları geri vermekle yükümlüdürler. Bu haliyle yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu, özel düzenlemeyle TTK m.553 kapsamından çıkartılmıştır.
Yönetim kurulu üyelerinin iadeyle yükümlü oldukları haksız yere ve kötü niyetle aldıkları kazanç payları (TTK m.512/1) ile TTK m.513’de düzenlenen, iflâs hâlinde kazanç payı ile uygun ücreti aşan ve ödenmemesi gereken malî hakların iadesi birbirinden farklıdır . TTKm.512 gereğince iade yükümlülüğünün amacı sermayeyi korumak iken, TTK m.513’ün amacı alacaklıları korumaktır .
Zamanaşımı yönünden de her iki madde de farklı süreler öngörülmüştür. TTKm.512 gereğince 5 yıllık bir zamanaşımı öngörülmüşken, m.513 kapsamında 3 yıllık bir zamanaşımı öngörülmüştür.
4. Sermayenin Kaybı ve Borca Batık Olma Durumunda Sorumluluk
Anonim şirketin borca batık olma durumu, şirketin borçlarını ödeyememesi ve şirketin ekonomik faaliyetlerini yerine getirememesi durumunu ifade etmektedir. Şirketin finansal durumunun bozulması halinde yönetim kurulu tarafından yapılması gerekenler işlemler 376. maddede düzenlenmiştir. Buna göre;
- Son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, yönetim kurulu, genel kurulu hemen toplantıya çağırır ve bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunar.
- Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhal toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer.
- Şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulu, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır. Bu bilançodan aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması hâlinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister. Meğerki, iflas kararının verilmesinden önce, şirketin açığını karşılayacak ve borca batık durumunu ortadan kaldıracak tutardaki şirket borçlarının alacaklıları, alacaklarının sırasının diğer tüm alacaklıların sırasından sonraki sıraya konulmasını yazılı olarak kabul etmiş ve bu beyanın veya sözleşmenin yerindeliği, gerçekliği ve geçerliliği, yönetim kurulu tarafından iflas isteminin bildirileceği mahkemece atanan bilirkişilerce doğrulanmış olsun. Aksi hâlde mahkemeye bilirkişi incelemesi için yapılmış başvuru, iflas bildirimi olarak kabul olunur.
Bu madde kapsamında, yönetim kurulu üyelerine şirket hakkında iflâs kararı verilmesi amacı ile ticaret mahkemesine başvurma zorunluluğu getirilmiş olup, bu görev TTK m.375/1-g gereğince devredilemez görev ve yetkilerdendir.
Şirketin finansal durumunun kötü olması halinde, yönetim kurulu tarafından bir ara bilanço çıkartılacaktır. Bu bilançoda aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde, yönetim kurulu tarafından şirket hakkında iflâs kararı vermesi amacı ile asliye ticaret mahkemesinde dava açması gerekmektedir. İflâs talebinden sonra dosya re’sen takip edilebildiğinden dolayı gerekli giderler yatırılmamış olsa bile davaya devam edilmesi ve karar verilmesi gerekmektedir.
5. Sermaye Şirketlerinin İflasını İstemek Mecburiyetinde Olmaları
İİK m.178 gereğince; iflâsa tabi bir borçlu, aciz halinde bulunduğunu bildirerek yetkili mahkemeden iflâsını isteyebilir. Bu madde kapsamında kişi ayrımı gözetilmediğinden dolayı iflâsa tâbi bütün gerçek ve tüzel kişiler tarafından bu maddeye dayanılarak haklarında iflâs kararı verilmesi için ticaret mahkemesine dava açabilirler. TTK m.376 ise sadece anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerine getirilen bir görev ve yetki bulunmaktadır. Her iki madde arasındaki en önemli fark budur.
İİK m.178 kapsamında iflâs isteme zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu madde kapsamında ihtiyari iflâs talebinde bulunan anonim şirket yöneticilerinin kusur, ihmal ve hilelerinin bulunmaması gerekmektedir.
Genel iflâs hükmü olan bu madde dışında kanun koyucu tarafından sermaye şirketleri ve kooperatifler için özel iflâs hükmü getirilmiştir. İcra ve İflas Kanunun 179. Maddesinde “Sermaye Şirketleri ile Kooperatiflerin İflası” başlığı altında aşağıdaki hüküm düzenlenmiştir.
“Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflâsına karar verilir. Türk Ticaret Kanunu’nun 377. ve 634. maddeleri ile 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 63. maddesi hükmü saklıdır.”
Kanunda belirtildiği üzere, sermaye şirketlerinin borca batık olması halinde, şirketi temsile yetkili kişiler tarafından mahkemeye başvurulması halinde ve mahkeme tarafından bu durumun tespit edilmesi halinde şirketin iflasına karar verilmektedir. Kanun burada, şirketi temsile yetkili olan kişilere herhangi bir emredici hüküm getirmemiştir ve maddeye uyulmamasının herhangi bir müeyyidesi yoktur. Bu boşluğu doldurmak amacı ile İİK m.345/a hükmü getirilmiştir. TTK m.376’da sadece anonim şirketler kapsamında yönetim kurulu üyelerine görev yükletilmiş iken; İİK m.179’da ise bütün sermaye şirketleri ile kooperatifler için tasfiye memurları, alacaklılar ve yetkili kişiler de iflâs kararı verilmesi için mahkemeye başvurabilir. Borca batıklık mecburi (İİK m.179), aciz hali ise ihtiyari (İİK m.178) iflâs nedenidir.
Anonim şirketlerde yönetim yetkisine sahip bulunan kişiler, yönetim kurulu üyeleridir. Yönetim kurulu üyelerinin, şirketin borca batık olduğunu tespit etmeleri halinde mahkemeye başvurmaları emredici bir hüküm ile düzenlenerek buna uymamaları halinde İİK m.345/a maddesi ile cezai müeyyide hükmü getirilmiştir. Bu madde gereğince cezalandırılan fiil, İİK m.179 koşulları oluşması halinde mahkemeye başvurulmamasıdır . Şirket merkezinin bulunduğu yerin asliye ticaret mahkemesine dava açmak suretiyle başvurulmasından sonra şirketin iflâsına karar verme yetkisi ticaret mahkemesine aittir. İflâs talebinden sonra dosya re’sen takip edilebildiğinden dolayı gerekli giderler yatırılmamış olsa bile davaya devam edilmesi ve karar verilmesi gerekmektedir.
TTK m.375 gereğince; borca batıklık durumunun varlığı halinde mahkemeye bildirimde bulunulması, yönetim kurulunun devredilemez görev ve yetkileri arasında düzenlenmiştir. Böylelikle yönetim kurulu üyelerinin bu görev ve yetkiyi üçüncü kişilere vererek sorumluluktan kaçınmalarına engel olunmuştur.
İİK m.345/a kapsamında yönetim kurulu üyelerinin cezalandırılmaları için, alacaklıların icra ceza mahkemesine şikâyet davası açması üzerine yapılacak yargılama neticesinde on günden üç aya kadar hapis cezası verilebilecektir . Kanun maddesinde “alacaklılardan birinin şikâyeti üzerine” ibaresi kullanılmış olduğundan dolayı şikâyet hakkının kesinleşmiş icra takibinin alacaklısına ait olduğu anlaşılmaktadır. Şikâyet hakkı, kesinleşmiş icra takibi alacaklısı tarafından yapılmaması halinde dava usulden ret edilecek ve ceza verilmeyecektir.
İİK m.347 gereğince fiilin öğrenildiği tarihten itibaren 3 ay ve herhâlde fiilin işlendiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde şikâyet hakkının kullanılması gerekmektedir. Bu süre, hak düşürücü süredir.
Bu madde kapsamında alacaklı tarafından yapılacak şikayetlerde, şirket yetkililerinin isimlerinin dilekçede bildirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde dava ret edilecektir.
Sermaye şirketlerinin iflasını istememek suçu, aynı işyeri ile ilgili olarak ancak bir defa işlenebilen bir suç olup, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesinin ikinci fıkrasında aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda bir cezaya hükmedileceğinin ancak bu cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadar arttırılacağının öngörülmesi cihetle, sermaye şirketlerinin iflâsını istememek suçunda sanık hakkında birden fazla şikayetin bulunması halinde tayin olunacak cezanın TCK’nın 43/2. maddesi uyarınca arttırılması gerekecektir. Bu suç, aynı işyeri ile ilgili olarak ancak bir kez işlenebilen bir suçtur.
6. Şirketin İflasından Sonra Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumlulukları
İİK m.209 gereğince; müflis kişi, malların defterleri tutulduğunda bizzat hazır bulunmakla ve bütün malları iflâs müdürlüğüne göstermek ve bildirmek zorundadır. Anonim şirketin iflâsı halinde, yönetim kurulu üyeleri tarafından bu görev yerine getirilmesi gerekmektedir.
İflâs müdürlüğü, anonim şirketin yönetim kurulu üyelerine hazır bulunmaları için ihtarda bulunur. İhtar kapsamında hazır bulunan yönetim kurulu üyelerine anonim şirketin sermayesi, malları, yönetim süreçleri ile takdir edeceği diğer bütün hususlar hakkında sorular sorarak tutanak altına alır.
İflâs müdürlüğünün davetine rağmen hazır bulunmayan ve kanuni yükümlülüklerini yerine getirmeyen ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunan yönetim kurulu üyeleri, İİK’nın337/2 ve 338. Maddeleri gereğince icra mahkemesince 10 gün disiplin hapsi veya yalan beyanda bulunma halinde 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
7. Hileli İflas Halinde Sorumluluk
İİK’nın 311. maddesinde ve TCK’nun 161. Maddesinde hileli iflâs halleri düzenlenmiştir. Anonim şirketlerde, yönetim yetkisine sahip bulunan kişiler, yönetim kurulu üyeleri olduğundan dolayı bu madde kapsamında belirtilen eylemler, yönetim kurulu tarafından gerçekleştirilebilmektedir. İki kanun maddesinde belirtilen eylemler, failleri tarafından kasten işlenen suçlardır.
İİK’da açıkça belirtildiği üzere failler hakkında Türk Ceza Kanunu’na göre ceza verilmektedir. Suç şikâyete bağlı değildir. Cumhuriyet savcılığınca, ihbar üzerine veya re’sen soruşturma yapılabilir . Kovuşturma aşamasında ise ağır ceza mahkemesi görevlidir.
Hileli iflâs suçunda suçun objektif cezalandırılabilme koşulu ticaret mahkemesince iflâs kararı verilmesi olup suçun maddi unsurunu oluşturan hareketlerin iflâs kararının verilmesinden önce yapılması halinde suç tarihi iflâs kararının kesinleşme tarihi olacaktır.
8. Taksiratlı İflas Halinde Sorumluluk
İİK’nın 310. Maddesinde ve TCK’nun 162. Maddesinde taksiratlı iflâs halleri düzenlenmiştir. Taksiratlı iflâs suçunda hileli iflâs suçundan farklı olarak, failin gerekli dikkat ve özeni göstermemesi dolayısıyla iflâsa sebebiyet verilmesi de gerekir. Fail, tacir olmanın gerekli kıldığı dikkat ve özeni göstermemiş ancak, iflâsı da istememiş olması gerekir.
İİK’nın 310/1, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 bentleri ve 337/a-3. Maddesinde sayılan hal gerçek kişiler ve tüzel kişilerin organları için uygulanabilir . Anonim şirketlerde, yönetim yetkisine sahip bulunan kişiler, yönetim kurulu üyeleri olduğundan dolayı bu madde kapsamında belirtilen eylemler, yönetim kurulu tarafından gerçekleştirilebilmektedir.
Suç tarihi, asliye ticaret mahkemesince verilen iflâs kararının kesinleştiği tarihtir. Bir iflâsın taksiratlı olup olmadığına karar verme yetkisi, iflâs kararını vermiş olan ticaret mahkemesine değil, ceza mahkemesine aittir.
İİK’da açıkça belirtildiği üzere failler hakkında Türk Ceza Kanunu’na göre ceza verilmektedir. Suç şikâyete bağlı değildir. Cumhuriyet savcılığınca ihbar üzerine veya re’sen soruşturma yapılabilir . Kovuşturma aşamasında ise asliye ceza mahkemesi görevlidir.
9. İİK Suçları Kapsamında Tüzel Kişilerin İşlemlerinden Dolayı Kimlere Ceza Verileceği
İİK m.345 gereğince; “Bu kanunda yazılı suçlar, hükmi bir şahsın idare veya muamelelerini ifa sırasında işlenmiş ise ceza o hükmi şahsın müdürlerinden, mümessil ve vekillerinden, tasfiye memurlarından, idare meclisi reis ve azasından veya murakıp ve müfettişlerinden fiili yapmış olan hakkında hükmolunur.” denilmektedir.
İİK m.345’e göre, tüzel kişiler hakkında ceza davası açılıp cezalandırılmalarına karar verilmesi mümkün olmayıp, sadece tüzel kişiliğin yetkili temsilcileri hakkında ceza davası açılması mümkündür. Anonim şirketlerin temsili ise yönetim kuruluna ait olduğundan dolayı ceza davası, yönetim kurulu üyelerine karşı açılacaktır.
Sonuç:
Yönetim kurulu, anonim şirketi yöneten ve temsil eden organdır. Anonim şirketlerin iflâs etmesi halinde, yönetim kurulu üyelerini etkileyen bazı sonuçlar doğmaktadır. Bu sonuçlar başta Türk Ticaret Kanunu ve İcra ve İflas Kanunu olmak üzere genel ve özel kanunlarda düzenlenmektedir.
Yönetim kurulu üyeleri, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu olacaklardır. Zarara uğrayan anonim şirketin iflâs etmiş olması hâlinde yönetim kurulu üyelerine açılacak tazminat davası ise 556. maddede düzenlenmiştir.
Şirketin iflâs etmesi halinde yönetim kurulu üyeleri, iflâstan önceki son üç yıl içerisinde almış oldukları bütün paraları veya maddi değeri olan eşyaları sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri vermekle yükümlüdürler. Bu iade hususu, 513. maddede düzenlenmiştir.
Şirketin finansal durumunun bozulması halinde yönetim kurulu tarafından yapılması gerekenler işlemler 376. maddede düzenlenmiştir. Şirketin finansal durumunun kötü olması halinde, yönetim kurulu tarafından bir ara bilanço çıkartılacaktır. Bu bilançoda aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde, yönetim kurulu tarafından şirket hakkında iflâs kararı vermesi amacı ile asliye ticaret mahkemesinde dava açması gerekmektedir.
İİK m.179’da belirtildiği üzere, sermaye şirketlerinin borca batık olması halinde, şirketi temsile yetkili kişiler tarafından mahkemeye başvurulması halinde ve mahkeme tarafından bu durumun tespit edilmesi halinde şirketin iflasına karar verilmektedir. Yönetim kurulu üyelerinin, şirketin borca batık olduğunu tespit etmeleri halinde mahkemeye başvurmaları emredici bir hüküm ile düzenlenerek buna uymamaları halinde İİK m.345/a maddesi ile cezai müeyyide hükmü getirilmiştir.
Anonim şirketin iflâs etmesi halinde yönetim kurulu üyelerinin hileli iflâs (İİK m.311 ve TCK m.161) veya taksiratlı iflâs (İİK m.310 ve TCK m.162) kapsamına giren eylemleri yapmış olmaları halinde kendilerine ceza verilebilecektir.
Kaynakça
- Akkaya, Ayşegül. Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulunun İbrası. İstanbul : Yüksek Lisans Tezi, 2019.
- Apalı, İbrahim. Şirketlerde Sermayenin Azalması ya da Borca Batık Olma Durumu ve Eş Zamanlı Olarak Sermaye Azaltımı ve Sermaye Arttırımının Vergi Kanunları Karşısındaki Durumu. Mali Çözüm Derisi. 2018.
- Ayhan, Prof. Dr. Rıza. Anonim Şirketin İflası Halinde Yönetim Kurulu Üyelerinin Aldıkları Kazanç Payları İle Diğer Paraların İadesi Sorunu.
- Bahtiyar, Prof. Dr. Mehmet. Ortaklıklar Hukuku. İstanbul: Beta, Nisan 2017.
- Balaban, Mahmut Furkan. Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu ve Sorumluluk Davası. Ankara: Yüksek Lisans Tezi, 2019.
- Bulut, Ali. Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluk Davasında Taraflar. İzmir: Yüksek Lisans Tezi, 2017.
- Coşkun, Mahmut. Konkordato ve İflas. Ankara: Seçkin, Eylül 2018.
- Dinç, Yrd. Doç. Dr. Serhan. 6102 SAyılı Türk Ticaret Kanunu’na Göre Anonim Şriket Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluk Halleri. Ankara Barosu Dergisi, 2016/4.
- Oktay Kılıç, duygu. Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu. Diyarbakır. Yüksek Lisans Tezi. 2016.
- Kırkan, Merve. Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu . İstanbul: Yüksek Lisans Tezi. 2013.
- Köprücü, Üstün. Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu Davasındaki Usul Hukuku Sorunları. İzmir: Yüksek Lisans Tezi, 2021.
- Kürtül, Mehmet. İcra ve İflâs Suçları. Ankara: Gökçe Ofset Matbaacılık, Ekim 2012.
- Oktay Kılıç, Duygu. Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu. Diyarbakır: Yüksek Lisans Tezi, 2016.
- Poroy, Prof. Dr. Reha, Prof. Dr. Ünal Tekinalp, ve Prof. Dr. Ersin Çamoğlu. Ortaklıklar Hukuku. İstanbul: Vedat Kitaapçılık, 2017.
- Uysal, Levent. Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu. TBB Dergisi. Sayı 81. 2009
- https://dergipark.org.tr
- https://kutuphane.maltepe.edu.tr/
- https://sinerjimevzuat.com.tr/
- https://sozluk.gov.tr/
- https://tez.yok.gov.tr