Ticaret İşletmenin Devri ve Rehni Üzerine Bir Değerlendirme

Önsöz

Türk Ticaret Kanunu, ticari işletme hukukunu esas alarak düzenlenmiştir. TTK’nın 11(1) maddesinde ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme şeklinde tanımlanmıştır.

Ticari işletmenin devri ve rehni, ticaret hayatında sık karşımıza çıkan bir olgudur. Ticari işletmenin devri genellikle şirket ticari faaliyetini devam ederken ortaklarının paylarını bir başka kişiye satarak ticaret hayatından çekilmeleri şeklinde gerçekleşmektedir. Türk ticaret kanunu şirketlerin devrine ilişkin özel bir düzenleme yapmamış bu husus Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bazı şirket mallarının devri ise özel şekil şartlarına tabi tutulmuştur.

Ticari işletmelerin rehni ise şirketin menkul mallarının üçüncü kişilere teslim edilmeden bu husustaki özel kanuni düzenlemedeki koşulların varlığı halinde kurulmaktadır. Şirketlerin menkul mallarını teslim etmeden sermaye elde etmeleri bakımından önemlidir.

I – Ticari İşletmenin Devri

A – Kanuni Düzenleme ve Uygulama Alanı

Ticari işletmenin devrine ilişkin olarak TTK’nın da özel bir hüküm yer almamaktadır. İşletmenin devri konusu mehaz İsviçre hukukuna paralel bir şekilde TBK içinde düzenlenmiştir. TBK (m.202) Aslında TBK 202’da da işletmenin devri tüm boyutlarıyla ile değil, sadece sonuçları, daha doğru bir deyişle devir konusu işletmenin borçlarından sorumluluk açısından hükme bağlanmış, bu nedenle de anılan hüküm kanun koyucu tarafından borcun nakline ilişkin bölüm içerisine yerleştirilmiştir.1

B – Devrin Şartları

Ticari işletmenin devredilmesinin ön koşulu alıcı ve satıcı arasında bir anlaşmanın veya bu konuda bir sözleşmenin yapılması gerekmektedir. Ticari işletmenin devri bakımından kanun koyucu yeni ticaret kanunu yürürlüğe girene kadar özel bir şekil şartı aramamıştır.

Ne var ki ticari işletme içerisinde, devri kanunen özel bir şekle tabi tutulmuş unsurların varlığı halinde ise, artık en azından bunların devri borcunun geçerli bir biçimde doğabilmesi açısından öngörülen özel şekle uyulması şarttır. Bu anlamda örneğin, işletmeye dahil taşınmazların için resmi senet düzenlenmesi, motorlu araçların devri bakımından noterde sözleşme yapılması, telif haklarının devri açısından sözleşmenin yazılı olması gerekir.2

Yeni kanun, ticari işletmenin devrini yazılı şekil şartına bağlamıştır. Yazılı şekil şartı geçerlilik şartıdır. Yazılı şekilde devir edilmeyen işlemler geçerli değildir.

a. Devrin kapsamı

İşletmeye ait aktif ve pasifler bir bütün halinde devredilmelidir. (TBK202/1,TTK 11/3) Aktifler işletme borçlarının doğal teminatını oluşturdukları için, devrin pasifleri de kapsaması zorunludur. Sadece aktiflerin devrini öngören bir sözleşme, emredici nitelik taşıyan TBK.202/1 ile “bütünlük” başlığını taşıyan ve son cümlesinde “ticari işletmeyi bir bütün halinde konu alan” sözleşmelerden söz ederek, aktif ve pasiflerden oluşan bütüne vurgu yapan TTK11/3 hükmü uyarınca, geçersiz kabul edilmelidir.3

b. Devir Prosedürü

TTK.11/3.maddesine göre;” Ticari işletme, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün halinde devredebilir ve diğer hukuki işlemlere konu olabilir. Aksi öngörülmemişse, devir sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret ünvanı ile diğer fikri mülkiyet haklarını sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul olunur. Bu devir sözleşmesiyle ticari işletmeyi bir bütün halinde konu alan sözleşmeler yazılı olarak yapılır, ticaret siciline tescil ve ilan edilir.

c. Tescil ve ilan

TTK 11/3. Maddenin son fıkrasında ticari işletmenin devredilmesini yazılı şekilde yapılmasını zorunlu kılmış ve aynı kanunda bu devrin tescil ve ilan edileceğine yer vermiştir. Kanun sadece yazılı sözleşmeyi yeterli bulmamış aynı zamanda tescil ve ilan zorunluluğu getirmiştir.

C – Devrin Hüküm ve Sonuçları

a. Devre Konu İşletmenin Borçlarından Sorumluluk

Bir ticari işletmenin aktiflerini devir alan kişinin, bu aktiflerin güvencesini oluşturduğu borçlardan da sorumlu olması gayet doğaldır. Ancak İsviçre- Türk hukukunda kanun koyucu devir konusu işletmenin borçlarının devir alana geçmesini, Alman hukukundan farklı olarak, devrin alacaklılara ihbarı ve ilan şartına bağlamıştır. Bu ihbar ve ilanın yapılmış olması kaydıyla, borçların nakli için genel hükmün (TBK 202/1) aksine ayrıca alacaklının muvafakati aranmamakta, bir bütün olarak kanunen devir alana geçmektedir. Bu olasılıkla devir alanın sorumluluğu, her bir borca ilişkin öngörülmüş zamanaşımı süresince devam edecektir.4

TBK 202. Maddesinde bir malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifleri ile devir alan, bunu alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için ticaret sicil gazetesinde, diğerleri için Türkiye genelinde dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayınlanacak ilanla duyurduğu tarihten başlayarak, onlara karşı malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan sorumlu olur.

b. Devredenin Sorumluluğu

Bununla birlikte, iki yıl süreyle önceki borçlu da devralanla birlikte müteselsil borçlu olarak sorumlu kalır. Bu süre, muaccel borçlar için, bildirme veya duyuru tarihinden; daha sonra muaccel borçlar için ise, muacceliyet tarihinden işletmeye başlar. (TBK m.202/2)

c. Devredenin Tacir Sıfatının Sona Ermesi

Ticaret işletmelerini kısmen dahi kendi adına işleten kişiler, tacir sıfatını kazanmaları nedeniyle ticari işletmeyi devir eden tacirler bu sıfatlarını da kaybetmektedir. Bu konuda çeşitli kanunlarda özel düzenlemeler bulunsa da en dikkat çeken kanun, İcra ve İflas kanunudur. İİK 44. Maddesinde ticareti terk eden tacir, keyfiyetti 15 gün içinde kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirme zorunluluğu getirilmiştir.

d. Devredenin Ayıp ve Zapta Karşı Sağlama Tekeffül Borcu

İşletmenin devri, üçüncü şahıslara bir satım şeklinde kendini gösteriyorsa o takdirde TBK’nın da yer alan hükümler uyarınca, satıcının, satımdan sonra ortaya çıkacak ayıp ve zapta karşı tekeffül yükümlülüğü hükümleri uyarınca sorumluluğu kanunda belirtilen süre boyunca devam edecektir.

D – Ticaret Unvanının Devri

Ticaret şirketlerinin devredilmesinin bir başka sonucu ise o işletmenin unvanının da devredilme mecburiyetinin bulunmasıdır. TTK 49. Maddesinin 1. Fıkrasında “ Ticaret unvanı işletmeden ayrı olarak başkasına devredilemez” şeklinde düzenleme yapmıştır. Aynı Kanunun 2. fıkrasında ise” bir işletmenin devri, aksi açıkça kabul edilmiş olmadıkça, unvanın da devri sonucunu doğurur. Devir halinde devralan, unvanı aynen kullanma hakkına sahiptir.” denilmiştir. Kanunun birinci fıkrasında ticaret unvanı işletmeden ayrı devredilemeyeceğini ikinci fıkrasında ise aksi açıkça kabul edilmiş olmadıkça denilmek suretiyle ticaret unvanının devir kapsamı dışında tutulabileceğini belirtmiştir. Esasında aynı kanunun 11/3.fıkrasında ticaret unvanın devrini ticari işletmenin devri kapsamında ele almış iken 49. Maddesinde aynı konuda özel bir düzenleme yapmış olması nedeniyle bu maddenin rüçhan hakkı olduğu anlaşılmaktadır.

II – Ticari İşletmenin Rehni

A – Ticari İşletmenin Rehninin Tarihçesi

Taşınır rehninde -bilindiği üzere- rehin konusu şeyin rehinli alacaklıya teslimi şarttır. (TMK m.939). Bu durumda özellikle uzun vadeli kredi arayan bir ticari işletme malikinin hem rehin(ayni teminat) karşılığı kredi alması, hem de ticari işletmenin kendi elinde işletilir durumda bırakılmasına imkan verici bir araç olarak “taşınır ipoteği”nin düzenlenmesi cihetine ilk defa Fransa’da 01.03.1898 ve daha sonra bunu geliştiren 17.03.1909 tarihli Ticari İşletmenin Satımı ve Rehni Hakkında Kanun” (loi relative a la vente et au nantissement des fonds de commerce) ile gidilmiş ve 1919 da da Belçika’da benzer yapıda bir kanun hazırlanmıştır. Küçük Tacir ve sanayici lehine meslek kredisi hakkında kanun ( loi sur le credit professionnel en faveur de la petite beurgeoisie commerçante et industrielle)5

21.07.1971 tarihli ve 1447 sayılı Kanun ile ticaret işletme rehni bir “taşınır ipoteği” karekteri içinde Türk hukukunda da düzenlenmiştir.6 Bu konuda 20/10/2016 tarihinde 6750 sayılı Ticari İşletmelerde Taşınır Rehni” isimli kanun ile yeni düzenleme yapılmış, bu hakkın kullanımı ve alanı genişletilmiş ve bazı yeni düzenlemeler getirilmiştir.

B – Ticari İşletme Rehninin Kurulması

a. Rehin Sözleşmesi

Bir ticari işletme üzerinde rehin hakkı tesis edilebilmesi için öncelikle bir rehin sözleşmesinin akdedilmesi gerekir. Sözleşme işletme sahibi tarafından bizzat yapılmalıdır. Bu sözleşme noter tarafından re’sen düzenlenmelidir. Noter işletmenin çevresinde görev yapan noter olmalıdır. Yetkisiz noterlerce yapılan rehin sözleşmeleri geçersizdir.

Rehin hakkı, rehin sözleşmesinin Sicile tescil edilmesiyle kurulur. Rehin sözleşmesi elektronik ortamda ya da yazılı olarak düzenlenir. Elektronik ortamda düzenlenen rehin sözleşmesinin Sicile tescil edilebilmesi için sözleşmenin güvenli elektronik imza ile onaylanması şarttır. Yazılı olarak düzenlenen rehin sözleşmesinin Sicile tescil edilebilmesi için tarafların imzalarının noterce onaylanması veya sözleşmenin Sicil yetkilisinin huzurunda imzalanması şarttır.

Rehin sözleşmesinde aşağıdaki hususların yer alması zorunludur:

  • Rehin sözleşmesinin tarafı;
  • Ticari işletme ise ticaret unvanı, MERSİS numarası, temsil ve ilzama yetkili temsilcinin adı, soyadı ve imzası,
  • Gerçek kişi veya esnaf ise Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, adı, soyadı ve imzası,
  • Çiftçi ise Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, adı, soyadı ve imzası ile Çiftçi Kayıt Sistemi numarası,
  • Üretici örgütü ise üretici örgütü belge numarası ile temsil ve ilzama yetkili temsilcinin adı, soyadı ve imzası.
  • Borcun konusu, borcun miktarı, borcun miktarı belirli değilse rehnin ne miktar için güvence teşkil ettiği, ödenecek para cinsi ve rehnin azami miktarı.
  • Rehne konu varlık ile bu varlığın ayırt edici özelliklerini belirten seri numarası, markası, üretim yılı, şasi numarası, belge seri numarası, varsa GTİP ya da PRODTR sanayi ürünü kodu gibi hususlar (Niteliği gereği ayırt edici özelliği bulunmayan taşınır varlıklar için bu şart aranmaz.)
  • Rehne konu taşınır varlığın alt veya art rehne konu edilmesi ile rehin verenin rehne konu taşınır varlık üzerindeki tasarruf yetkisini kısıtlayan kayıtlar geçersizdir.
  • Rehin hakkının Sicile tescilinden doğan masrafların kime ait olacağı rehin sözleşmesinde belirtilir.

b. Tarafları

Önceki kanunda, Ticaret veya esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı bir ticari işletmenin sahibi olan her gerçek veya tüzel kişi işletmesini rehin verebilir. (TİRK 2/1)Ticari işletmeyi rehin alabilecek kişiler, TİRK.2’de sınırlı şekilde sayılmıştır. Bunların dışında kalan kişiler lehine ticari işletme rehni tesis edilemez.

Buna göre;

Tüzel kişiliğe haiz ve sermaye şirketi kurulmuş kredi müessseleri, bankalar ve banka yetkisine sahip kuruluşlar,
Kredili satış yapan gerçek ve tüzel kişiliği haiz müesseseler, tefecilik yoluyla borç para veren kişiler dışında kalan ve kredili satış yapan her türlü kişi ve kuruluşlar ve

Kredili satış yapan kooperatifler7 iken,

Yeni Kanunun 3. maddesinde rehnin tarafları şu şekilde düzenlenmiştir.

  1. Kredi kuruluşları ile tacir, esnaf, çiftçi, üretici örgütü, serbest meslek erbabı gerçek ve tüzel kişiler arasında,
  2. Tacir ve/veya esnaflar arasında, yapılır.

Biçiminde düzenleme yapmak suretiyle tarafları genişletmiştir.

c. Rehnin Konusu

20/10/2016 tarihli 6750 yasa öncesinde rehnin konusu aşağıda alıntı yapılan haklarla sınırlı iken bu hususta yeni düzenleme rehnin konusunu genişletmiştir.

TTK’nun 11/3.m sayılan tüm malvarlığı unsurları rehnin kapsamında değildir. Bu husus TİRK’nun 3 üncü maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Buna göre rehnin kapsamına şunlar girmektedir; Ticaret ünvanı ve işletme adı, Taşınır duran malvarlığı(işletme tesisatı), rehnin tescili anında mevcut ve işletme faaliyetine sürekli olarak özgülenmiş olan makine, araç, alet ve motorlu nakil araçları, Sınai haklar, patentler, markalar, modeller, resimler ve lisanslar’dır.8

6750 sayılı Yasanın 5. Maddesine göre rehin hakkı aşağıda belirtilen taşınır varlıklar üzerinde kurulabilir:

Alacaklar, Çok yıllık ürün veren ağaçlar, Fikri ve sınai mülkiyete konu haklar , Hammadde, Hayvan, Her türlü kazanç ve iratlar, Başka bir sicile kaydı öngörülmeyen ve idari izin belgesi niteliğinde olmayan her türlü lisans ve ruhsatlar, Kira gelirleri,Kiracılık hakkı, Makine ve teçhizat, araç, ekipman, alet, iş makinaları, elektronik haberleşme cihazları dâhil her türlü elektronik cihaz gibi menkul işletme tesisatı, Sarf malzemesi, Stoklar, Tarımsal ürün ,Ticaret unvanı ve/veya işletme adı,Ticari işletme veya esnaf işletmesi, Ticari plaka ve ticari hat, Ticari proje, Vagon, Bu fıkrada sayılanlardan üçüncü kişiler zilyetliğindeki taşınır varlık, hak ve paylı mülkiyet hakları, Benzeri her türlü taşınır varlık ve hak

(Değişik cümle:28/1/2021-7263/24 md.) Ticari işletme ve esnaf işletmesinin tamamı üzerinde rehin kurulması hâlinde, rehnin kuruluşu anında işletmenin faaliyetine tahsis edilmiş olan her türlü varlık; bir işletmenin belirli bir taşınır varlık grubunun bir bütün olarak rehnedilmesi hâlinde ise bu gruba dahil varlıkların tamamı rehnedilmiş sayılır.

Bu varlıkların rehni diğer kanunlarca bir sicile tescilini gerektiriyorsa bu rehin ilgili sicillere bildirilir. Bu varlıklar üzerinde diğer kanunlar uyarınca önceden bir rehin hakkı tesis edilmiş olması hâlinde bu Kanun çerçevesinde tesis edilerek bildirilen rehin sonraki sırada yer alır. Ticari işletme ve esnaf işletmesi rehinleri ticaret veya esnaf siciline bildirilir. Birinci fıkrada yer alan diğer taşınır varlıkların borcu karşılaması hâlinde işletmenin tümü üzerinde rehin kurulamaz. (Ek cümle:28/1/2021-7263/24 md.)

Bir işletmenin belirli bir taşınır varlık grubunun bir bütün olarak rehnedilmesi hâlinde 4 üncü maddenin altıncı fıkrasının (c) bendi uygulanmaz.

İşletmelerin müstakbel taşınır varlıkları üzerinde rehin hakkı kurulabilir. Rehinli müstakbel taşınır varlık üzerindeki tasarruf yetkisi, bu varlıkların mülkiyete konu edilmesini müteakip kullanılabilir. Rehin, işletmelerin mevcut veya müstakbel taşınır varlıklarının getirileri üzerinde kurulabilir. Her tür sözleşmeden doğan mevcut veya müstakbel alacaklar rehne konu edilebilir. 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümleri saklıdır. Rehin hakkı bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen varlıklardan biri veya birden fazlası üzerinde kurulabilir. Kendi mevzuatı gereğince bir onaya tabi olan lisans ve ruhsatların rehni bu onayın alınması hâlinde mümkündür. Mevzuatı gereği özel sicillerine kaydı gereken rehinler Sicile bildirilir. Buna ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle belirlenir. Üçüncü kişiler, bu Kanun kapsamında borçlu lehine teslimsiz taşınır rehni kurabilir.

C – Tarafların Hakları ve Borçları

Rehin sözleşmesi taraflarının hak ve yükümlülükleri 6570 sayılı kanunun 12. Maddesinde düzenlenmiştir.

Buna göre;

Tarafların hak ve yükümlülükleri bu Kanuna aykırı olmamak şartıyla sözleşmede belirlenir.

Zilyed, rehinli taşınırın değerini koruyacak gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Zilyed, rehinli taşınırın değerini düşüren davranışlarda bulunursa; alacaklı, hâkimden bu gibi davranışları yasaklamasını isteyebilir. Alacaklıya, gerekli önlemleri almak üzere hâkim tarafından yetki verilebileceği gibi; gecikmesinde tehlike bulunan hâllerde alacaklı, böyle bir yetki verilmeden de gerekli önlemleri kendiliğinden alabilir.

Hakları zarar görenler önlem için yapmış olduğu giderlerin tazminini zarara sebep olanlardan isteyebilir. Rehin alacaklısı, rehin veren ya da üçüncü bir kişinin zilyetliğinde bulunan rehne konu taşınır varlığı denetleme hakkına sahiptir.

Rehin veren, rehin konusu taşınır varlıkların değerini rehin alacaklısı aleyhine azaltan tasarruflarından doğan zararları tazmin etmekle yükümlüdür. Rehin veren, rehinli taşınır varlığın devri ile alacağın devrini Sicile tescil ettirmekle yükümlüdür.

D – Ticaret Rehninin Sona Ermesi

Ticari işletme üzerindeki rehin hakkı, rehin alacaklısı ile rehin veren arasında TİTRK’in aradığı şekil şartına uygun olarak yapılan rehnin Sicil’e tescili ile doğar. Tescil, rehin hakkının doğması için kurucu nitelik taşıdığından, rehin hakkının sona ermesi ile ilgili olarak düşünülen ilk şey Sicil’e tescil edilen rehin hakkının terkini ile sona ermesi olmaktadır. Rehin hakkının sona ermesi ile ilgili olarak akla gelen ikinci seçenek ise rehin hakkının alacağın sona ermesine bağlı olarak terkinden önce sona ermesidir. Ancak, doktrinde bir görüş, TMK 858’de yer alan “tescilin terkini” ifadesi nedeniyle, ipotek hakkının sicil dışı sona erdiği hallerde dahi sicilden terkin yapılmadığı sürece ipoteğin sona ermeyeceği, diğer bir görüş ise3 ipoteğin süresinin veya teminat altına aldığı alacağın sona ermesi gibi durumlarda ipotek hakkının sicil dışında sona erdiği kanaatindedir. Rehnin sicil dışı sona erdiği hallerde, sicildeki tescilin sadece şekli mevcudiyeti bulunmaktadır, terkin açıklayıcı niteliktedir4. TİTRK’de hüküm bulunmayan hallerde TMK’nın taşınmaz rehnine ilişkin hükümleri uygulama alanı bulacağından, TMK m. 858 ile ilgili doktrin görüşleri TİTRK kapsamında kurulan rehinler için de geçerli olacaktır.9

Alacağın son bulması başlığı altında 15. Maddede düzenleme yapılmıştır. Buna göre; Rehin alacaklısı, alacağın son bulduğu tarihten itibaren yabancı hukuka tabi rehin alacaklısı tarafından otuz, Türk hukukuna tabi rehin alacaklısı tarafından on beş işgünü içinde, rehin kaydının Sicilden terkini için başvuruda bulunur. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen rehin alacaklısı hakkında rehin veren veya borçlunun şikâyeti üzerine güvence altına alınan borç tutarının onda biri oranında idari para cezası Bakanlıkça uygulanır.

Şarta bağlı yükümlülükler de dâhil olmak üzere, mevcut ve müstakbel güvenceli yükümlülüklerin ödeme ve diğer yöntemlerle ifa edilmesi hâlinde rehin hakkı rehin alacaklısının talebi üzerine Sicilden terkin edilir. Rehin alacaklısının, alacağın son bulmasını müteakip rehnin terkini için süresi içinde Sicile başvurmaması hâlinde, borcunu ödeyen ve bunu belgeleyen borçlu, rehnin terkinini sicilden isteyebilir.

Sonuç:

Ticaret işletmelerinin devri ve rehni konusunda Türk Ticaret Kanunu ve 6750 sayılı kanunda düzenlemeler yapılarak bu hususta işlevsellik sağlanmak istenmiştir. Türk hukukunda 2016 tarihli yeni Ticari işletme rehninin kapsamı ve konusu geliştirilmiş ve ihtiyaçları karşılama ve uygulanırlığının arttırılması amaçlanmıştır.

Av. Ziya Fırat Gültekin
Fırat Gültekin & Partners


  1.  Ülgen, Teoman, Helvacı, Kendigelen, Kaya, Nomer Ertan, Ticari İşletme Hukuku, Vedat kitapçılık,2006, s.167
  2. Ülgen ve diğerleri, a.g.e.s. 169.
  3. Prof. Dr Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, Mimoza Basım Yayım Ve Dağıtım LTD. ŞTİ., Konya, 2013, s.28
  4. Ülgen ve diğerleri, a.g.e.s.174
  5. Prof Dr Fehiman Tekil, Ticari İşletme Hukuku, İstanbul, 1990, s.118
  6. Tekil, a.g.e.s119
  7. Karahan, a.g.e., s.35.
  8. Karahan,a.g.e.s36
  9. Döndü Nadide Genç, Ticari İşletme Rehni, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019, s.160

Kaynakça:

  • Fahiman Tekil, Ticari İşletme Hukuku, İstanbul, 1990.
  • Sami Karahasan , Ticari İşletme Hukuku, Mimoza basım yayım ve Dağıtım LTD ŞTİ,Konya, 2013,
  • Ülgen, Teoman, Helvacı, Kendigelen, Kaya, Nomer Ertan, Ticari İşletme Hukuku, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2006.
  • Şaban Kayıhan, Hukukun Temel Kavramları, Seçkin Yayınevi,Ankara, 2013.
  • Döndü Nadide Genç, Ticari İşletme Rehni, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019.

Platformunuzu seçin ve paylaşın.