Bu çalışmada, bir kambiyo senedi olan çekin zayi olması durumunda keşideci, lehtar ve yetkili hamilin başvurabilecekleri kanuni yollar hakkında özlü açıklamalarda bulunulmuştur.

I. GİRİŞ

Bu çalışmada, bir kambiyo senedi olan çekin zayi olması durumunda keşideci, lehtar ve yetkili hamilin başvurabilecekleri kanuni yollar hakkında özlü açıklamalarda bulunulmuştur.
Çalışmada, yasal koşulları taşıyan ve sahte olmayan bir çekin zilyedinin elinden iradesi dışında çıkması hali irdelenmiştir.

II. ZAYİ KAVRAMI

Çekin zayi olması, çekin kullanılamaz hale gelmesi veya çek sahibinin iradesi dışında elden çıkması anlamına gelmektedir. Örneğin, çekin kaybolması, çekin çalınması, gasp edilmesi, çekin yanması, çekin yırtılması, içeriğinin okunamayacak derecede zarar görmesi, sel ve deprem gibi doğal afetler sonucunda çekin yok olması gibi durumlarda çek zayi olmuş demektir.

III. ZAYİ HALİNDE BAŞVURULABİLECEK KANUNİ YOLLAR

Çekin zayi olması halinde iptal edilmesine ilişkin başvurulabilecek kanuni yollar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK” ’nın) 818/1-s maddesinin açık yollamasıyla poliçenin iptaline aynı Kanun’un 757 ilâ 763. maddeleri ile 764/1. maddesinde yer verilen kurallardır.

Çekin zayi edilmesinde başvurulabilecek kanun yollarına ilişkin açıklamada bulunmadan önce uygulamada en sık karşılaşılan durumlardan biri olan kaybolan çeki ele geçiren kötü niyetli kişilerin bu çeki sahte imzayla ciro etmeleri halinde, bu durumun geçersiz imza sahibi ile diğer kişiler yönünden hukuki durumunun irdelenmesinde fayda görülmektedir.

A) İmzaların Bağımsızlığı (İstiklali) İlkesi

Öncelikle belirtmek gerekir ki, özellikle rıza dışı elden çıkan (kaybolan veya çalınan) bir çekin, sahte imzalarla ciro edilmesi halinde 6102 sayılı TTK’nın 677/1. maddesinde öngörülen “imzaların bağımsızlığı ilkesi” uyarınca, sadece imzası taklit edilmiş olanlar bunun geçersizliğini herkese karşı ileri sürüp sorumluluktan kurtulabilirler. Burada önemli olan husus, ciro silsilesinin (zincirinin) muntazam bir şekilde birbirini takip etmesidir. Cirantalardan birinin imzasının sahte olması veya temsilci sıfatıyla çeki imzalayan kişinin imza yetkisinin olmaması ciro zincirini etkilemez.

Yargıtay HGK’nın 09.03.2016 tarih, 2014/806 E., 2016/298 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere; geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek çekin sorumluluğundan kurtulamazlar; geçersiz bir imza sahibini bağlamaz. Ancak, ciro zincirini de koparmaz. İmzaların bağımsızlığı ilkesi, ciro zincirinde bulunan imzalardan birinin veya bazılarının sahteliğine dayanılarak menfi tespit davası açılmasına olanak sağlamaz. Diğer bir deyişle, imzaların istiklali (bağımsızlığı) ilkesine göre, çek lehtarının veya diğer cirantaların ciro imzasının sahte olması hali, diğer imza sahiplerinin ve özellikle çekin asıl borçlusu olan keşidecinin çekten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.

Çekin ciro silsilesinde, şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir.

Ciro silsilesindeki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk oluşturmasa dahi çek yine de geçerliliğini korur. Çekin geçerli kalmasının doğal sonucu ise çekteki diğer imza sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir.

TTK’nın 818. maddesinin yollamasıyla çeklerde de uygulanması gereken aynı Kanun’un 686/1. maddesi uyarınca, bir çeki elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa da kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde, yetkili hamil sayılır. Çizilmiş cirolar bu hususta yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir ciro izlerse son ciroyu imzalayan kişi, poliçeyi beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır.

Zincirleme ve birbirine bağlı, lehtardan hamile değin tam ve düzenli yani kesintisiz cirolar hak sahipliğine karine sayılır. Cirolar arasındaki zincirleme bağlılığın gözlenmesi sadece dış görünüm bakımından yapılır. Başka bir anlatımla, ciro silsilesinin (zincirinin) muntazam bir şekilde birbirini takip edip etmediğini incelerken dış görünüşü incelemek yeterli olup, cirantalardan birinin imzasının sahte olması veya temsilci sıfatıyla senedi imzalayan şahsın imza yetkisinden yoksun olması ciro zincirini etkilemez.

İlkenin İstisnası (Sahteliği veya şahsi defileri herkese karşı ileri sürebilme)

Çekteki imzaların bağımsızlığı ilkesinin tek istisnası, çeki elinde bulunduran hamilin kötü niyetli olması halidir Gerçekten de, TTK’nın 818. maddesinin yollamasıyla çekler hakkında da uygulanabilir olan aynı Kanun’un 687/1. maddesine göre, çekten dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan defileri başvuran hamile karşı ileri süremez. Bunun istisnasını hamilin, çeki iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olması halidir. Bu durumda, kendisine ödeme için başvurulan lehtar veya cirantalar ile özellikle keşideci, ciro silsilesinde sahte bir imzanın bulunması halinde veya kendi aralarındaki ilişkiye dayalı defilerinin bulunması durumunda, eğer hamilin kötü niyetli olduğunu (çeki iktisap ederken bilerek borçlunun zararına hareket ettiğini) ispat ederlerse, sahtelik iddiasını veya şahsi defilerini çeki elinde bulunduran kötü niyetli hamile karşı da ileri sürebileceklerdir.

Örneğin, Yargıtay HGK’nın 25.03.2015 tarih, 2013/19-2238 E., 2015/1062 K. sayılı kararında; senet lehtarının ilk cirosunun sahte olduğu bir çeki ciro silsilesiyle en son eline geçiren hamilin  açık kimliğini ve adresini bilmediği kendi cirantası olan kişiden oldukça yüksek miktarda borç devraldığını beyan etmesinin hayatın olağan akışına aykırı düştüğü ve hamilin kötü niyetli olduğunun kabul edilmesi gerektiği, keşidecinin lehtara olan borcunu önceden ödemesi nedeniyle bu şahsi defisini kötü niyetli olan hamile karşı ileri sürebileceği ifade edilmiştir.

B) ÖDEME YASAĞI ALINMASI

Çekin rıza dışı elden çıkması halinde başvurulacak ilk yol, çekle ilgili olarak ödeme yasağı kararı alınmasıdır. TTK’nın 757/1. maddesinde “İradesi dışında poliçe elinden çıkan kişi, ödeme veya hamilin yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinden, muhatabın poliçeyi ödemekten menedilmesini isteyebilir.” şeklinde hüküm uyarınca, çek iradesi dışında elinden çıkan kişi ödeme yasağı verilmesi için yetkili Mahkemeye başvurabilecektir. Uygulamada, ödeme yasağı talebi iptal davasıyla birlikte talep edilmektedir.

C) Çekin İptali Davası Açılması

  1. İptal Davası Açılması ve Prosedürü

İradesi dışında çeki elinden çıkan lehtar veya cirantaların başvurabileceği ilk yol, TTK’nın 757. maddesinde öngörülen ödeme veya hamilin yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesi nezdinde çekin iptali için dava açılmasıdır.

Madde metnindeki çek (poliçe) elinden kişinin dava açabileceği şeklindeki ibareden keşidecinin de mahkemeye başvuruda bulunabileceği gibi bir anlam çıkmakta ise de Yargıtay, keşidecinin çekin iptali davası açamayacağına karar vermektedir. Ancak, Yargıtay bu gibi hallerde keşidecinin menfi tespit davası açma hakkının bulunduğunu da ifade etmektedir (Yargıtay 11. HD’nin 10.04.2014 tarih, 2013/18133 E., 2014/7116 K. sayılı kararı).

Çekin kaybolması, çalınması, gasp edilmesi gibi hallerden kaynaklı iptal davalarında, çekin 3. kişilerin eline geçmesi ve bankaya ibraz edilmesi tehlikesi bulunduğundan dolayı, bu gibi hallerde iptal davasında TTK’nın 757/1. maddesi uyarınca, muhatap bankanın çeki ödemekten men edilmesi de ihtiyati tedbir olarak istenmelidir. Madde metninde ödeme yasağı tedbirine hükmedilmesi için teminat yatırılması gerektiğine ilişkin açık bir hüküm bulunmamakla birlikte, uygulamada mahkemelerce çek bedelinin %5 ile %15’i arasında değişen miktarlarda teminat yatırılması istenmektedir.

Buna karşılık, çekin yanma, yırtılma gibi sebeplerle zayi olması halinde çekin 3. kişilerin eline geçme ihtimali bulunmadığından bu gibi durumlarda mahkemeden ödeme yasağı talep edilmesine gerek olmayacaktır.

Mahkemece ödeme yasağına hükmedilmiş ve bu karar keşideciye tebliğ olunmasına rağmen hamile ödemede bulunan keşideci, TTK m. 646/2 gereği, hile veya ağır kusuru nedeniyle borcundan kurtulmuş sayılmayacağından iptal kararı hamiline tekrardan ifada bulunmak zorunda kalacaktır.  Kaldı ki, ödeme yasağı kararı verilmemiş olsa dahi borçlu, hileli veya ağır kusurlu bir şekilde üçüncü kişiye ödemede bulunursa, karar hamiline haksız fiil hükümlerine göre ödemede bulunmak zorundadır.

Ödeme yasağı kararının tebliğinden sonra ödemede bulunan muhatap bankanın sorumluluğu doğacaktır ve muhatap banka, haksız fiil hükümlerine göre (TBK m. 49 vd.) sorumlu olacaktır.

TTK’nın 759/1. maddesinin açık hükmü uyarınca, iptal davası ancak çeki eline geçiren kişinin bilinmemesi halinde açılabilir. Bu nedenle, dava hasımsız olarak açılmalıdır.

İptal isteminde bulunan kişinin, TTK’nın 759/2.  maddesi uyarınca, çek elinde iken zıyaa uğradığını inandırıcı bir şekilde gösteren delilleri mahkemeye sağlamak ve çekin bir suretini ibraz etmek veya çekin esas içeriği hakkında bilgi vermekle yükümlüdür. Nitekim, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 29.02.2016 tarih, 2015/14291 E., 2016/2204 K. sayılı ilamında da;

“Dava, çekin zayi nedeniyle iptali istemine ilişkindir. Somut olayda davacı, hamili olduğu ve dilekçesine ekli fotokopisini sunduğu çekin zayii nedeniyle, çek hakkında iptal kararı verilmesini talep etmiştir. Esasen hasımsız olarak açılan ve mahkemece verilen kararın kesin hüküm niteliği de taşımayacağı bu türden davalarda, davacının mahkemeye olumlu bir kanaat verecek kadar delil sunması yeterlidir. Aksinin kabulü ile davacının daha fazlasını ispata zorlanması, zayi nedeniyle çek iptali hükümlerinin uygulanmasını imkânsız hale getirecektir. Kaldı ki, dava sırasında yapılacak olan ilanlar sonucunda, hak sahipleri varsa ortaya çıkabilecek ve kendilerine karşı istirdat davası açılabilecek, ya da hak sahipleri tarafından hasımlı olarak açılacak bir dava ile çek iptali kararının iptali talep edilebilecektir. Dolayısıyla davanın reddine neden olan tüm hususlar, esasen anılan davalarda tartışılacaktır.”

Şeklinde karar verilmiştir.

Uygulamada, genellikle çeki iradesi dışında elinden çıkaran lehtar veya cirantalar Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmakta, ardından da çekin iptali davası açma yoluna başvurmaktadırlar.

Mahkeme, ödemeyi meneden kararında muhataba, vadenin gelmesi üzerine poliçe bedelini tevdi etmeye izin verir ve tevdi yerini gösterir.

Mahkeme, dilekçe sahibinin, çek elinde iken zıyaa uğradığına dair verdiği açıklamaları inandırıcı bulursa, verilecek ilanla, çeki eline geçireni, çeki belirli bir süre içinde getirmeye davet ve aksi takdirde çekin iptaline karar vereceğini ihtar eder (TTK m. 760/1).

Çeki getirme süresi en az üç ay ve en çok bir yıldır (TTK m. 761/1).

Çekin getirilmesine ilişkin ilan, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile üç defa yapılır (TTK m. 762/1).

Elden çıkan çek, verilen süre içinde mahkemeye sunulmazsa, iptaline karar verilir (TTK m.764/1). Çekin, ilan üzerine mahkemeye sunulması halinde ise iptal davası istirdat davasına dönüşür.

  1. İptal Kararının Hukuki Sonuçları

İptal kararının birinci sonucu, iptal kararını alan kişinin hak sahipliğinin teşhisine imkan tanımasıdır. İptal kararı alan davacı, çek olmadan hakkını talep edebilme veya yeni bir çek verilmesini talep etme hakkına kavuşur. Bununla birlikte, iptal davası bir tespit davası niteliğini haiz olduğundan sadece senedin zayi olduğunu tespit eder. Dolayısıyla ortada bir eda davası bulunmadığından, karar lehine olan kişinin ilamların icrası yoluyla takip yapabilmesi mümkün değildir.

İptal kararının ikinci sonucu ise iptale konu çekin teşhis fonksiyonunun ortadan kalkmasıdır. Bu kararla birlikte, borçlunun (keşidecinin) çekin hamili olarak gözüken kişiye ödeme yapma zorunluluğu ortadan kalkar. Çeki elinde bulunduran hamil iyiniyetli bile olsa artık keşideciye elinde bulunan çeke dayalı olarak başvurabilme hakkını kaybeder. Zira, iptal kararıyla birlikte zayi olan çekin hak sahipliğini teşhis işlevi ortadan kalkmıştır. İptal kararının bu sonucu, olumsuz sonuç olarak isimlendirilmektedir (Şaban Kayıhan, Kıymetli Evrak Hukuk, 7. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 90).

Mahkemece verilen bu karar maddi hukuk anlamında kesin hüküm teşkil etmez. Maddi hukuk yönünden mevcut hukuki durum aynen devam eder. İptal kararı, hakkın varlığına, içeriğine ve bu hak üzerindeki tasarruf yetkisine tesir etmez (Ramazan Turan, Kambiyo Senetlerinin Zayi Olması ve Hak Sahibinin Başvurabileceği Hukuki Yollar, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2019, s. 79). İptal kararı, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediği için karar uyarınca kendisine başvurulan kişi, çekten doğan tüm defileri ileri sürebilecektir.

İptal kararı, maddi hukuk yönünden etkili değildir. Bu nedenle senet zilyedi üçüncü kişinin hukuki durumunda değişiklik yaratmaz. Çünkü, iyi niyetin korunması, iptal kararı ile sınırlandırılmamıştır. İptal kararı, sadece borçluya hamile ödeme yapma zorunluluğunu ortadan kaldırır, hamilin maddi anlamda bir alacağının bulunmadığını göstermez. Başka bir deyişle, çeki elinde bulunduran üçüncü kişinin hakkının sona erdiği ve onun yerine davacının hak sahibi olduğu sonucuna varılamaz. Böyle bir durumda, iyiniyetli hamilin başvurabileceği yol, iptal kararının iptali için bir dava açmak olmalıdır.

Senet iptal edilmiş fakat borçlu henüz ifada bulunmamış ve borçlu karar elinde bulunan kişiye yeni bir çek vermişse, iyiniyetli üçüncü kişi borçlu ile karar hamiline karşı istihkak davası açabilecektir. Buna karşılık, borçlu (keşideci) karar hamiline ödemede bulunmuşsa iyiniyetli üçüncü kişi ödemeyi alan tarafa karşı sebepsiz zenginleşme davası açabilir.

Borçlu (keşideci), iptal kararına istinaden iptal kararını ibraz eden karar hamiline ifada bulunmuşsa ve bu ödeme de TTK m. 646/1 ve m. 710/3’e uygunsa (hile veya ağır kusur yoksa), borcundan kurtulacaktır. Bu halde, senede zilyet olan iyiniyetli üçüncü kişi, borçluya karşı değil, karar hamiline karşı iptal kararının iptali istemiyle dava açacak ve iptal kararı alan karar hamilinin meşru hak sahibi olmadığını kanıtlamak suretiyle çek bedelini geri alabilecektir.

Sonuç olarak, artık borçlu olan kişinin alacaklı hamile karşı bir ödemede bulunma zorunluluğu bulunmayacaktır. Bu karar sonucunda, karar lehine olan kişi hakkını senetsiz (çeksiz) olarak talep edebilir. Bir başka ifadeyle, iptal kararı karar lehine olan kimsenin çeki ibraz etmeden hak sahibi olarak kabul edilmesine veya yeni bir çek düzenlenmesini talep etme imkanını sağlar. Borçlu iptal kararına güvenerek kararı alan kişiye ödeme yapmakla borcundan kurtulur. Ancak, yukarıda belirtildiği üzere, iyi niyetli üçüncü kişilerin iptal kararının iptali veya sebepsiz zenginleşme gibi davalarla gerçekten alacaklı olduklarını ispat etme hakları bulunmaktadır.

D) Çekin İstirdadını İsteme Davası Açılması

Çekin zayi olması halinde eğer çeki elinde bulunduran kişi biliniyorsa bu kişiye karşı çekin iadesi (istirdat) davası açılabilir.

Senedi eline geçiren hamilin bilinmesi, açık kimlik ve adres bilgilerinin bilinmesini ve bu kişiye başvurulmasının hukuken mümkün olmasını ifade eder. Dolayısıyla, senedi hırsızlık yapmak suretiyle zilyetliğine geçiren kişi, hak sahibi tarafından görülmekle birlikte, açık kimlik bilgileri tespit edilemiyorsa, bu halde senedi eline geçiren kişinin bilindiği anlamına gelmez. Yine, senedi eline geçiren kişinin açık kimlik bilgileri tespit edilmesine karşın hukuken müracaat mümkün değilse açılan iade davası herhangi bir sonuç doğurmaz. Bu durumlarda senedin iadesi mümkün olmadığından, iptal davası açılması gerekmektedir.

Yine, çeki eline geçiren kişinin bilinmemesi nedeniyle açılan çek iptali davası sırasında çeki eline geçiren kişi bilinirse veya çek mahkemeye sunulur ise davaya bakmakta olan mahkemece dilekçe sahibine iade davası açması için uygun bir süre verilir.

TTK’nın  792/1. maddesinde yer alan “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790’nıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.” biçimindeki hüküm uyarınca, çeki sonradan alan kişinin kötü niyetli veya ağır kusurlu olması halinde iade davası açılabilecektir. Bir başka ifadeyle, çeki elinde bulunduran hamil iyiniyetli ise veya ağır kusurlu değilse çekin iadesi davasının başarı şansı yoktur.

Dilekçe sahibi bu süre içinde dava açmazsa, mahkeme, çeki sunmuş olana geri verir ve muhatap hakkındaki ödeme yasağını kaldırır (TTK m. 758/1 ve 763/1).

E) Menfi Tespit Davası Açılması

Yukarıda da belirtildiği üzere, iptal davası ve ödeme yasağına ilişkin dava açma hakkı bulunmayan keşidecinin başvurabileceği en önemli hukuksal yollardan birisi, menfi tespit davası açmaktır.

Söz konusu davada, keşideci ancak çeki kötü niyetli olarak ele geçiren (bilerek borçlunun zararına hareket eden) hamile karşı borcunun bulunmadığının tespitini isteyebilir. Ancak, uygulamada hamilin kötü niyetini ispat etmek oldukça zor olduğundan, bu tür davalarda başarı şansı oldukça düşük olmaktadır. Menfi tespit davasının ciro silsilesinde bulunan tüm cirantalara ve hamile karşı açılması durumunda, yargılama sonucunda kötü niyetli olmayan cirantalar yönünden davanın reddine karar verileceği ve bunun doğal sonucu olarak yargılama giderleri ile vekalet ücretine katlanma gibi bir olasılığın bulunduğunu göz ardı edilmemelidir. Böyle durumlarda, öncelikle ciro silsilesi dikkatli bir şekilde araştırılmalı ve çeki kötü niyetli olarak ele geçirdiği yönünde kuvvetli emareler bulunan kişi tespit edilerek, davanın da bu kişiye karşı açılması yerinde olacaktır.

Keşidecinin menfi tespit davası dışında başvurulabileceği bir diğer yol da kambiyo ilişkisi dışında taraflar arasındaki temel hukuki ilişkiye dayalı olarak bir dava açılmasıdır. Keşideci, kambiyo ilişkisine dayalı olarak hakkını ileri süremediği durumlarda aradaki temel hukuki ilişkiye dayanarak hakkını ileri sürebilecektir. Burada, aslolan husus keşidecinin talepte bulunduğu kişi arasında temel bir hukuki ilişkinin varlığıdır.

F) Çekten Cayma

Çek elinden rızası hilafına çıkan keşidecinin sahip olduğu haklardan birisi de TTK’nın 799. maddesinde düzenlenen çekten cayma kurumudur. Buna göre, çek elinden rızası dışında çıkan keşideci, çekin ibraz süresi geçtikten sonra çekten cayabilir. İbraz süresinden önce çekten cayılması, ancak ibraz süresi geçtikten sonra hüküm ifade eder. Görüldüğü üzere, çekten cayma ancak ibraz süresi geçtikten sonra mümkündür. Bir başka ifadeyle, ibraz süresinden önce çekten cayma mümkün değildir.

Çekten cayılması durumunda, muhatap banka artık çek bedelini hamile ödeyemez. Buna karşılık, ibraz süresi geçtikten sonra çekten cayılmamışsa muhatap banka ibraz süresinin geçmesinden sonra çeki ödeyip ödememekte serbesttir.

G) Çeki Haksız Olarak Ele Geçirenler Hakkında Suç Duyurusunda Bulunma

Uygulamada, çekin özellikle çalınma veya kaybolması gibi durumlarda çek elinden çıkan kişi tarafından faillerin bulunması amacıyla Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmakta ve bu suç duyurusu açılacak çek iptali davalarında bir delil olarak kullanılmaktadır. Yapılan bu başvuru sonucunda çoğunlukla Cumhuriyet Savcılıklarına maalesef etkili bir soruşturma yapılmamakta ve çeki haksız yere ele geçiren failler tespit edilememektedir. Bu nedenle, yapılan bu suç duyurularının çek iptal davalarına dayanak yapılması dışında pratik bir sonucunun olmadığını söyleyebiliriz.

IV. SONUÇ

Yukarıda ayrıntılı olarak açıkladığımız üzere, çekin rıza dışı elden çıkması (kaybolması) halinde, TTK’nın çekle ilgili hükümleri ile 818. maddeyle yapılan yollama nedeniyle TTK’nın poliçeye ilişkin 677 ilâ 680., 683 ilâ 685., 687., 757 ilâ 763. ve 764/1. maddeleri gereğince uygulama yapılması gerekmektedir, Çekin zayi olması halinde kural olarak, lehtar ve cirantaların ödeme yasağı ve çekin iptalini dava edebilecekleri, keşidecinin ödeme yasağı ve çekin iptali için dava açma hakkının bulunmadığı, keşidecinin ancak kötü niyetli hamile karşı menfi tespit davası veya aralarındaki temel hukuki ilişkiye dayalı olarak bir dava açabileceği, ancak uygulamada bu davalardaki kötü niyet iddiasının ispatının oldukça zor olması nedeniyle davanın başarı şansının oldukça zayıf olduğu görülmektedir.

Av. Ziya Fırat GÜLTEKİN
LLM, Ekonomi Hukuku

Platformunuzu seçin ve paylaşın.